Search
Close this search box.

BU HAFTAKİ TEFSİR SOHBETİNDE RUM SÛRESİ 31. ÂYET TEFSİR EDİLDİ…

Her hafta icra edilen tefsir sohbetlerinde İhsan Şenocak Hocamız, bu hafta Rûm Sûresi 31. Âyeti tefsir ettiler.

Deprem ve seller bizim için ne anlama geliyor?
Musibet anında müslümanın duruşu ne olmalı?
Müslümanın, dünya hayatında kaybetmemesi gereken ölçü nedir?
Bir toplum nasıl parçalanır?

Bunun gibi daha bir çok mühim konuların işlendiği tefsir dersinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
DERSİN YOUTUBE LİNKİ

İhsan Hocamız Tefsir Dersinde şu Hususlardan Bahsetti

(مُنِيبِينَ إِلَيْه)  “O’na yöndiğiniz halde”

Bir önceki âyet-i kerimede Rabbimiz müfred halde Efendimize (ﷺ) hitap etti. Bu âyet-i kerimede ise hâli cemi bir şekilde getiriyor. Buradaki nükte şu ; esasında Peygamber Efendimiz bütün hayatında Allah   (ﷻ)’ya yönelmiş bir hâlde, O’nun ise esasında günahı olmadığı için tevbeye ihtiyacı yok. Bizim ise günahlarımız, sapmalarımız var; bu nedenle buradaki hâli cemi olarak getiriyor, bize tövbeye koşmayı, Allah’ın (ﷻ) emirlerine yönelerek ne emrettiyse hiçbirini terk etmeden gücümüz nisbetince O’na tövbe etmeyi emrediyor. Ayrıca kendine dönerken bütün günahları terk ederek, o günahlardan nefret edip İslam’ı bütün mevcudiyetimizle kucaklayıp ona tövbe etmemizi istiyor

(وَاتَّقُوهُ)     “.O’na karşı takva sahibi olun”

Allah’a yöneldikten, ibadet ve ihlastan sonra ikinci emir; yalnızca ondan korkmak… Bu ayet kim ne der diye bakmaksızın Kur’an’ın ayetlerini okumayı…
Efendimizin hadis-i şerifler-i anlatmayı, ümmetin kızlarına tesettürden, iffetten ve hayadan bahseyi içerisine alıyor. Buna Yahudi çocukları engel olamadı ve  olamayacak Allah’ın izniyle.

 (وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ)    “Salatı ikame edin”

Allah (ﷻ) bize suya sabuna dokunmayan bir İslam anlatmıyor. Aksine mücadelesi olan bir islam! Namazını ikame eden, abdestini alırken kimin huzuruna çıkacağını bilen ve günahlarından arınan bir müminden bahsediyor.

 (وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ)     “Müşriklerden olmayın”

Allah (ﷻ) yönelişi ve yönelişteki en büyük ibadeti, namazı bize anlatmıştı. En büyük günah ise şirk olmakla beraber bütün günahların affı var, ancak tövbe etmeden Allah’ın huzuruna gidilmesi durumunda şirkin affı yoktur. “Allah (ﷻ) ya şirk koşanlardan olmayın.” diyerek, ayrıca “hayatınıza ideologları karıştırmayın, evinizin kanun maddelerini sizi yaratan, yoktan var eden Allah (ﷻ) belirlesin.” demektedir.

( مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ )   “Dinlerini parçalara bölen”

Bu ifade müşriklerden bedel olup, onların dinlerini paramparça yapan bir vasifta olduklarını ifade etmektedir. Esasında din cem eder. Eğer siz İslam-ı Efendimiz’in anlattığı gibi anlatmaz ve öyle yaşamazsanız; o zaman birleştiren bu din, insanların parçalanmasına vesile olur, diye buyuruyor Allah (ﷻ)
İslam tüm milletleri aynı sancak altında topladı. Bu millet Kudüs’e Mohac’a bu vasıfla yürüdü. “Ne mutlu türk’üm”, “ne mutlu Kürd’üm”, “ne mutlu Arab’ım” diyenler bu ümmeti parçaladılar. Eğer biz İslamiyetle yeniden aynı sancak altında toparlanırsak; ecdadımız nasıl Viyana’ya Mohac’a yürüdüyse; nereleri kaybettiyse; müslüman olarak bizler toparlanarak oralara yürüyecek ve ecdadımızın kanının, terinin döküldüğü her noktada Allah-u Ekber diyeceğiz Allah’ın izniyle.

(وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ)
“Gruplara ayrılan ve her grubun kendi yanındakiyle böbürlendiği kimselerden olmayın”

Bu dini bölerseniz ve parçalanırsanız o zaman kendi cemaatinizi koruma derine düşersiniz. O zaman zalim gelir ve bizi ezer geçer.
Bölündük ve parçalandık mı ne olur? Musibet meydana gelir. Bu yüzden olsa gerek sıradaki Ayet-i kerimede musibetle ilgilidir.

(وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيْهِ)
“İnsanların başlarına bir sıkıntı gelince, Rabb’lerine yönelerek O’na dua ederler”

Bölünmeden sonra Allah (ﷻ) musibet ile ilgili ayeti kerimeyi getiriyor. Allah (ﷻ) müslümana musibeti Rabbine dönsün, yönelsin diye veriyor. Eğer musibet, bizim Allah’a dönmemize vesile oluyorsa bu rahmet değil midir ?
Anne, çocuğu o evde değilken sobaya değip yanmasin diye o sobanın yaktığını öğretmek için sobaya yaklaştırıyor. Allah da müslümanlar onu unutunca bela ve musibet veriyor ki; “beni hatırla ey kulum” buyuruyor.

(ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُم مِّنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُون)  
“Sonra, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, onlardan bir kısmı Rabb’lerine şirk koşarlar.”

Bu ayet-i kerimede Allah (ﷻ) musibet verdiği kullarına buyuruyor ki; “bu musibetleri sana veren benim, belki hemen değil ama bir müddet sonra sana kaybettiğin her şeyi yeniden vereceğim. Sana akıl gibi idrak gibi birçok nimet verdim, onunla bu mallara mâlik oldun sabret, umutsuzluğa düşme! Bir yer sürekli bela yeri olmaz.

(لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ)
“Kendilerine verdiğimiz şeylere nankörlük ederler. İstediğiniz gibi yaşayın bakalım! İleride gerçeği göreceksiniz.”

Eğer insanlar Allah’ın (ﷻ) nimetlerini inkâr eder, yeryüzünde kendi istedikleri gibi yaşamaya devam ederlerlese; Allah’ın (ﷻ) hesabının nasıl olacağını görecekler.

(أَمْ أَنزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِهِ يُشْرِكُونَ)
“Yoksa onlara bir sultan gönderdik de o, onlara şirk koşmalarını mı söylüyor?”

Yeryüzünde gerçekleşen tüm hadiseler iman eden kimselere uyarıdır.
İstanbul depremi oldu “İstanbul yıkılıyor” dediler. 24 yıl geçti İstanbul hâlâ yıkılmadı elhamdülillah
Demek ki olacakları kim biliyor?
Allah (ﷻ). Müslüman kimse önlemlerini, tedbirlerini alır ve Allah’a (ﷻ) tevekkül eder.

(وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا)
“İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla şımarırlar.”

Müslüman mala mülke servete değil, imana sevinir. Oğlu namaz kılıyorsa veya kızının tesettürü varsa ona sevinir. Medreseler varsa ve ezanı Muhammediyye’yi duyuyorsa ona sevinir. Müslümanlar, Allah’ın rahmeti, fazlı ve ihsanıyla sevinir. Diğer türlü malı, serveti veren de O’dur alanda O’dur

(وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ)    “Başlarına bir kötülük gelirse”

Sebebi biz olduğumuz için Allah (ﷻ) burada “kötülük” (سيئة)’yi yaratan olduğu halde kendisine değil; bize nisbet etmektedir.

(بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ)
“Kendi yaptıklarından dolayı o zaman hemen umutsuzluğa kapılırlar.”

İnsanoğlu bakar şöyle “bir daha bu Adıyaman ayağa kalkmaz veya “bir daha Hatay’ın sokaklarında insan dolaşmaz diyebilir.” Defalarca yıkıldı bu şehirler dolayısıyla bilinmelidir ki yıkan da O’dur ayağa kaldıranda O’dur

 

Paylaş:

Diğer